“IHLAMUR ALTI” MAĞARASI ARAŞTIRMASI 2-9-2023
İki bin yedi yılı mayıs ayında, Gönen Dereköy mağaralarına araştırma faaliyeti düzenlemiştik. Bursa şubemizin ilk faaliyetlerinden olan bu araştırma sırasında bir birine yakın konumda 3 mağarayı haritalamıştık. Mağaraların yakınında bulunan alabalık çiftliği, çiftliğin çevresinden dönerek geçen küçük bir dere ve derenin iki tarafındaki büyük ağaçlar ile güzel bir doğa parçasında keyifli bir faaliyet gerçekleştirmiştik.
İlk günün gecesinde, alabalıklarımızı yerken bize konuk olan, dereköylü bir kişiden, kimsenin bilmediği, küçük bir girişi olan bir mağaranın daha olduğu bilgisini aldık. İlk kez kendisinin girdiği mağarada, dar giriş ağızının hemen ilerisindeki küçük sütunları kırarak yolunu açmış. Aldığımız tarife göre “mağaralar önünden geçen küçük patikanın dönüş yaptığı yerden yukarı doğru tırmanılıp, büyük ıhlamur ağacının altındaki dar girişe ulaşılacak “. Ertesi gün mağaraya giriş yapmaya karar verdik.
Pazar günü mağarayı tarife uygun olarak elimizle koymuş gibi bulduk. Kafanızı yana yatırmadan baretinizin geçemediği dar bir giriş. Bir insan boyu sürünme sonrası rehberimizin ayakla oluşumları kırarak açtığı geçit. Hemen sonra basamaklı olarak, teknik malzeme kullanmadan inilebilen yaklaşık -5m lik basamaklı bir iniş.
İnişin hemen sonrasında küçük bir oda, odanın başlangıcında sağ doğru küçük bir yan kol. Odanın sonunda taban balçık çamura dönüşüyor. Çamura bulanarak sürünerek, bir sonraki odaya geçiliyor. Anlayabileceğinizin çok üstünde bir çamur. Taban ile bütünleşiyorsunuz. Kısa bir sürünme ile daha geniş bir odaya geçiliyor.
Odanın solunda dikit ve sarkıtlarla ayrılmış ayrı bir bölüm var. Taban yoğun balçık. Ayrı kısım ise daha da balçık. Bu bölümde dikitler var. Yaklaşık 1,5-2m yükseklikte. Fark ediyoruz ki bu dikitler hareket ediyor. Tabanı sabit değil. Tamamen çamur taban üstünde gelişmiş. Hatırladığım kadarı ile değişik boyut ve çapta 5-6 taneler. Demek ki taban çok uzun zamandır aynı şekilde. İtince yatan, tekrar düzeltince dik duran oluşumlar.
Mağaranın sonunda duvar olarak tanımlayabileceğimiz kaya blok çevresinde, dar bir geçitten dönülerek aynı yere çıkılıyor. Ölçü alıyoruz. Her şey çamur denizi. Ufacık mağarada kafalar iyice karışıyor. Yine çamur içinde sürünme ve çıkış.
Bu faaliyetten sonra haritayı bir türlü çizemiyoruz. Zor aldığımız ayrıntılar ile iş çok zor geliyor. Sonrasında bir faaliyet daha yaparız diye düşünüyoruz.
İki bin dokuz yılı ekim ayında, aşırı yağıştan sel baskını oluyor ve dereköylü bir kişi selde hayatını yitiriyor. Sonradan fark ettiğimiz şekilde ilk ortam değişikliği adımı bu sel baskını ile atılmış oluyor.
İki bin on dört yıl aralık ayında bir faaliyet daha yapıyoruz. Amacımız “Kuru mağara” da sırtlan yaşam izleri üzerine ve harita devamı için çalışma yapmak. Ortamda ilk gördüğümüz fark, derenin bir boyundaki büyük ağaçların sel etkisi ile tamamen sökülüp devrilmiş olması. İki bin yedi yılında kamp yaptığımız düzlükten yaklaşık 1.5 m yükseklikte sel geçmiş. Dere yatağına yakın kamp yapmanın ne kadar hatalı olduğunu bir kez daha anlamış oluyoruz.
Bu faaliyette, Ihlamur Altı mağarasında sadece ilk odaya kadar ilerleyebildik. Daha önce sürünerek geçtiğimiz çamurlu geçit yarıya kadar su altında ve geçemiyoruz. Fark ettiğimiz dere su seviyesi ile mağara içindeki su seviyesi aynı anda yükselip alçalıyor. Harita ölçümü yine yatıyor. Mağarayı tam gezebilmek için yaz ayları ya da sonbaharda yağışlar başlamadan gelmek daha mantıklı görünüyor.
İki bin onyedi yılı aralık ayında eğitim amaçlı olarak yine dere köydeyiz. Gelmişken şansımızı bir kere daha deneyelim düşüncesi doğuyor. Su seviyesi daha yüksek. Sadece, ilk odadaki, 2 adet, 20-25 cm boydaki dikitleri görebiliyoruz.
Eylül 2023 son faaliyet. Uzun suredir kafamı meşgul eden dikitleri ölçümleyip, güzel bir yayın çıkartırız hevesindeyim. Hidrojeolog arkadaşımız Koray Törk’ten daha önce aldığım bilgiye göre, aynı yerde olsa bile dikitlerin yaşını belirlemek için hepsinden ayrı inceleme ve kesit yapılması gerekiyor. Bu nedenle sadece morfolojik çalışma – ölçüm yapacağız.
Emrah Sınmaz, Talha Bıyık, Ulaş Sınmaz, Makbüle Bürcü, Yenal Yazıcıoğlu, Murat Soğucak ve Doğa Deniz Soğucak’tan oluşan ekibimizle sabah erken Bursa’dan hareket ediyoruz. Aklıma çamurlu bölgeyi geçmek için tabana saman yaymak geliyor. Gönenli hekim arkadaşımın yardımı ile iki büyük saman çuvalını köyden alıp yola devam ediyoruz.
Dereköy alabalık çiftliği el değiştirmiş. Dere yatağındaki tüm ağaçlar yok olmuş. Aslında dere yatağı da yok olmuş. Dere yatağı ıslah çalışması ile derinleşmiş, taş örülü bir kanala dönüşmüş. Üstte yapılan küçük bentler nedeni ile neredeyse hiç su yok. Tam bir hayal kırıklığı. Neyse deyip amacımıza yoğunlaşıyoruz.
Talha, Makbule ve bir çuval samanı içeri yolluyoruz. Geçidi bulup samanlıyorlar. Sonrasında Yenal, Ulaş ve ben de içerideki ekibe katılıyoruz. İçeride gördüğümüz manzara şöyle; ilk oda tabanı eğimli bir iniş şeklinde açılmış ve iki oda ortadaki çukur ile birleşmiş. Biraz sağdaki samanlı dar sürünmeden geçince, ikinci oda ile bağlantılı galerilere ulaşıyoruz. Oda tabanındaki yoğun çamur sanki sifon çekilmiş gibi boşalmış. Düz taban artık eğimli. Dikitlerin hiç biri görünürlerde yok. Muhtemelen tabanda bir yerlere gömülüp kaldılar. İkinci hayal kırıklığını da burada yaşıyorum. Yenal ve Talha büyük bir ciddiyetsizlikle ölçü almaya başlıyor. Ciddi olunacak bir ortam değil aslında. Biraz fotoğraf çekiyoruz. Sonrasında çıkışa yöneliyoruz. Talha elindeki büyük bir çamur topağını bana uzatıyor. Çamur ile kalıp haline gelmiş klino ve pusula… Mağaradan çıktığımıza seviniyoruz.
Son tahlilde, dere yatağına yapılan müdahaleler mağara içindeki tüm yapıyı baştan sona değiştirmiş. Güzelim dikitler artık yok.
Eve gelince tesadüfen ilk ölçüleri de buldum. Bu hikaye bitti mi? Hayır henüz değil. Daha Talha ile buluşup haritayı çizeceğiz .
Emrah Sınmaz
« Ekim 2024 » | ||||||
---|---|---|---|---|---|---|
Pt | Sa | Ça | Pr | Cu | Ct | Pz |
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | |
7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 |
14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 |
21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 |
28 | 29 | 30 | 31 |