Kayıt
0
6 466
12-02-2011, 18:44

3 - 4 Mart 2007 Gönen Dereköy Mağaraları Araştırma ve Eğitim Etkinliği

3 - 4 Mart 2007 Gönen Dereköy Mağaraları Araştırma ve Eğitim Etkinliği Mağaralarla ilgili duyum:
Beş yıl kadar önce Sivas’da birlikte çalıştığım, Birol Yanık’tan ( kendisi Gönenli ) gelen bilgi ile mağaralar ilk kez öğrenildi. Bilgiye göre Gönen Dereköy’de yan yana bir kaç mağara vardı. İki yıl önce, Gönen Dereköy alabalık çiftliğine yapılan hafta sonu gezisinde mağaraların ağızları görüldü, ancak giriş yapılmadı.

Etkinliğin planlanması:
Etkinliğin 3-4 mart 2007 tarihinde gerçekleştirilmesi planlandı. Öncelikli amaç kamplı bir eğitim etkinliği yapılmasıydı. Aslında mağaraların olduğu birçok kaynakta biliniyordu. Yapılan incelemede, TAY projesinde adlarının bilindiği ancak haritalanmadığı, MTA kayıtlarında da haritasının bulunmadığı saptandı. Bunun üzerine, amaca harita çalışması yapılması da eklendi.

Etkinliğe katılım:
Etkinliğe, Bursa ve İzmit’den 12 kişi katıldı.
Cem Ersoy, Emrah Sınmaz, Murat Soğucak, Canan Öztürk, Mehmet Teke, Şengül Teke, Mustafa Caner, Gökhan Gökbudak, Ömer Takeş, Levent Taşdemir, Alican Çelikten, Attila Ülgen, Mustafa Caner

Etkinlik:
Bursa’dan özel araçlarla Cumartesi sabahı 9 da haraket edildi. Toplam yol, Bursa Gönen arasındaki 145 km ve sonrasındaki 15 km lik köye ulaşım yolu ile yaklaşık 160km dir . Saat 11 de Dereköy’e varıldı. Köye çok yakın olan Dereköy balık çiftliğinde, çimenlik park alanında kamp kuruldu. Mağara ağızları, kamp alanına yaklaşık 400m uzaklıkta, çiftliğin çevresini yay şeklinde geçen derenin karşı tarafındaki tepenin eteklerinde, yaklaşık 150m aralıklı konumla bulunmaktadır.

İki ayrı ekip oluşturuldu. Öğle yemeği sonrasında, Cem, Attila, Murat, Canan, Gökhan ve Ömer’den oluşan ilk ekip mağaralara giriş yaptılar. Sıralı olarak mağaraların hepsine giriş yapılmasına karar verildi. İlk olarak, ortadaki sulu mağara ve sağda yerleşen kuru mağaraya giriş yapıldı. İki saat sonra ekip döndüğünde, sulu mağaranın kısa olduğu, kuru mağaranın ise daha uzun olduğu öğrenildi.

Akşam saatlerine doğru, Emrah, Alican, Şengül, Mehmet, Levent, Mustafa ve Murat’tan oluşan ekiple kuru mağaraya giriş yapıldı. Mağara gezildi ve 3 kişilik ekip ile mağaranın harita ölçümleri alındı.

Akşam yemeği alabalık tesislerinde yenildi. Bu sırada lokal bir mağaracıdan:) yeni bir mağara bilgisi alındı.

İkinci gün sabah kahvaltısından sonra, Cem, Murat, Canan ve Attila’dan oluşan ekip yeni mağarayı bulup giriş yaptılar. Mağaranın dar bir girişi olduğu, bol çamur ve güzel oluşumlarla dolu olduğu saptandı. Yöresel hiçbir adı olmaması ve bir ıhlamur ağacının hemen altından başlaması nedeniyle adı “Ihlamur Altı” olarak verildi. Hemen sonrasında Kız Kesen mağarasına da aynı ekip tarafından giriş yapıldı. Aynı anda iki kişilik diğer bir ekiple Keçili mağara ve Sulu mağaranın haritaları çıkartıldı.

Öğle saatlerinde, çamurun çekiciliğine kapılan, Alican, Levent, Mehmet ve Mustafa’dan oluşan ekip Ihlamur altı mağarasına bir giriş gerçekleştirdi. Aşırı yağmur ve yorgunluk nedeniyle bu mağaranın haritalanması daha sonraya bırakıldı.

Akşam saatlerinde yola çıkılarak etlinlik saat 20.30 civarında Bursa’ya dönülmesi ile sonlandı.

Mağaralar:

Keçili mağara:
Araştırılan mağaraların en küçüğü, büyük bir giriş, salon ve sonrasında küçük odadan oluşuyor. Daha çok in olarak adlandırılabilir. Önemli bir özelliği yok.

Sulu mağara:
Mağaraya girişten hemen sonra, küçük bir inişle su tabanına iniliyor. Burada sola doğru bir göl başlıyor. Gölde yaklaşık 20m gidildikten sonra duvar geçit vermeyecek şekilde iki taraftan daralıyor. Sağa doğru gidilince önce bir tırmanış, sonrasında solda gölü gören bacası olan oda, dar bir geçitten geçildikten sonra daha geniş bir salona ulaşılıyor. Tekrar inişle 12 x 15 mlik derin bir göle ulaşılıyor. Bot ile yapılan gezide berrak su ile dolu gölün, oldukça derin olduğu saptandı. Bir yıl kadar önce göle dalgıçlar tarafından ( hazineci?) dalındığı öğrenildi. Ancak sifon olup olmadığı bilinmiyor. Dışarıda sağda başlayan ikinci mağara ağzı var. Girişin hemen sonrasında mağara sola geçilemeyecek bir kolla devem ediyor. İlk girişin hemen biraz içerisinden ve yukarıdan mağaraya bağlanıyor. Bu küçük mağaranın önemi, daha önce Oylat mağarasında uğruna savaştığımız, büyük fare kulaklı olarak bilinen Myotis myotis/blythi yarasa kolonisinin bulunmasıdır. Bu mağara yaşam alanı olarak tescil edilmeli ve korunmalıdır.

Kuru mağara:
Bu etkinlikte araştırılan mağaraların en büyüğü, dizi mağaraların en sağında yerleşen kuru mağaraydı. Bu mağara bir ana galeri ve buradan ayrılan yan kollardan oluşmaktadır. Hemen girişten ayrılan kol sağa doğru geri dönerek, dar bir galeri ile mağaranın ikinci giriş ağızına bağlanıyor. Birkaç metre sonra yine sağa doğru, ikinci küçük bir kol ayrılıyor. Önce küçük bir salona geçiliyor, sonrasında dar bir geçitten sürünülerek küçük bir odaya çıkılıyor. Bu oda da çok sayıda hayvan iskeleti bulunuyor. Bu iskeletlerin birçoğu kemirilerek parçalanmış ve yanlarında birkaç keskin diş bulunuyor.

Ana galeri artı eğimle yukarı doğru devam ediyor. Birkaç eğimli çıkış ve düz alan sonrasında son salona ulaşılıyor. Bu salonda sola doğru inen dar bir galeri sistemi var. Küçük bir kol su tabanına kadar ulaşıyor. Salonun sonunda ise üstten ve alttan sürünülerek ulaşılan bir odacık var. Temel olarak mağara, su seviyesinin düşmesine bağlı fosilleşmiş yatay karakterdedir. Mağaranın uzunluğu kolları ile birlikte.....m olarak ölçüldü.

Kız Kesen:
Küçük bir galeriden oluşan yaklaşık 12-13m uzunluğunda yatay mağara şeklindedir.

Ihlamur Altı:(Yazan Mustafa Caner)
Kampımızın ikinci gününde iki ana plan vardı. Birincisi kalan iki mağaranın haritalandırılması, ikincisi ise köylülerin (local people) verdiği mağara istihbaratı ışığında yeni, dördüncü bir mağara bulmaktı. Yine iki grup oluşturuldu. İlk grup (Emrah,Mehmet,Gökhan) kalan mağaraları haritalandıracak, ikinci grup ise (Cem,Attila,Murat,Canan) yeni mağarayı bulup keşfetmeye çalışacaktı. Kalanlar (Ben,Alican,Şengül,Ömer,Levent) ise kampa göz kulak olacak, dinlenecek, keşif ve haritalandırmalara dışardan yardım edebileceklerdi.

Biz kampta beklerken üç tane çamur adamın bize doğru yaklaştığını gördük :) Başlarına gelen şeyi merak ediyorduk. İkinci grupta yer alan elemanlardı bunlar. Onlardan aldığımız haberler bizi heyecanlandırmakla kalmayacak, aynı çamur adamlardan olmak için özendirecekti de. "Yeni mağaradan" geliyorlardı. Yeni mağaramız bir ıhlamur ağacının altında olduğu için "ıhlamur altı" demeyi uygun buluyoruz. Baştan aşağıya çamur olmalarının sebebi ise mağaranın baştan aşağıya çamur olmasının yanında bir de sürünerek geçilmesi gereken ve sürünürken batıp çıkılan vıcık vıcık, bir bölümün olmasıymış. Çok fazla sarkıt kırığının olduğu ve mağarada ilerlerken sarkıtların ister istemez kırıldığı da söylendi. Doğal örgüye zarar vermemeli ve onu olduğu gibi muhafaza etmeliydik. Bu hem ülkemiz yeraltı zenginliği mirasının korunması hem de mikro düzeyde de olsa doğal dengeyi ne kadar önemsediğimizin bir tezahürü olacaktı. Bu yüzden mağarada ilerlerken bir nebze daha dikkatli olmamızın bilincindeydik.

Hazırlıklar başladı, ekipman tamamlandı, ekip tamamlandı ve ekip yağmur altında hareketlendi. Biz ilk ekip kadar şanslı değildik. Biraz ıslanacaktık. Ancak daha sonra mağarada batıp çıkacağımız çamur, yağmur suyunun etkisini unutturmakta fazla gecikmeyecekti. İlk ekipten Cem abi’nin rehberliğinde mağara ağzına kadar geldik. Saçlarımı koruması için kaskın altına giydiğim bere, kaskımın yamuk durmasına sebep oluyor, bu da beni biraz olsun zorluyordu. Ama önemi yoktu.

Önce kimlerin girdiğini açıkçası hatırlamıyorum :) Ama üçüncü girdiğimi biliyorum. Ekibimiz dört kişiydi. Giriş o kadar küçüktü ki insan biraz tereddüt ediyordu. Aslında tereddüt’ün sebepleri bununla bağlantılı başka sebeplerdi. Mağara pek bilinmeyen ve pek girilmeyen bir mağaraydı. Girişine bakılırsa biraz ürkütücüydü. Yağmur yağıyordu, belki mağarayı su basacaktı ve ve ve.. Emrah Abi'nin dediği gibi temkinli olmak iyidir. Ama dediğim gibi bakireye yakın bir mağara sayılabilir belki. Diye düşünürken mağaranın içindeki "sarkıt mezarlığı" aslında mağaranın pek de bakire olmadığını hatta tecavüze uğradığını gösterecekti."Local people" bu yeraltı oluşumlarının önemini bilmeyecek kadar cahil ya da yaşadıkları yerde bulunduğundan dolayı mağara onlar için "sıradan" olabilir diye düşünüyorum. Neyse lafı uzatmadan bizim moral kaynağımız, güç tüketicimiz mağara hakkında konuşalım. Girişte iki mt kadar bir kayanın altından sürünüyorsunuz. Sonra bir-bir buçuk mt çapında bir yerden geniş bir galeriye gitmek için küçük ve "sürünmeli" bir tüneli tercih etmek zorundasınız. İlk defa böylesine sıkışık bir mağaraya giriyordum. Gerçekten insanı zorluyordu. İnsanı zorlayan tarafı sürünmeniz gereken yerlerin çok olması ve bu yerlerin aynı zamanda kıvamı hoş bir çamurla örtülü olmasıydı. Dolayısıyla sürünmeniz gereken yerlerde aynı vakit çamurlanmanız kaçınılmaz bir hal alıyordu. Sonra o geniş galeriden (aslında pek geniş değil) yolumuza devam etmek için bir hayli dik ve yüksek bir yerden aşağıya inmeliydik. Sonra oranın çıkışı daha da zor olacaktı. O mağara duvarına iniş ve çıkışın zor olmasının nedeni sanırım o duvarın bir mağara duvarına göre fazla düz olmasıydı. Bir de çamurluydu tabi. Mağarada çamurlu olan yer sadece zemin değildi. Her türlü kaya, dikit, duvar, bazı sarkıtlar hep çamurluydu. Bu sebeple mağara içinde ilerlemek dikkat ve beceri gerektiriyordu. Oradan indikten sonra gene güzel bir galeriye geldik. Müzik aleti misali egzotik sesler çıkaran garip sarkıt oluşumlarından bol miktarda bulunuyordu mağarada. Tabii sesi kendisi çıkarmıyor, perküsyon misali kullanmanız gerekiyor onu. O bölümden sonra tabanı batak bir çamur olan geniş su birikintisini geçmek gerekiyordu. Orayı geçerken suya batmak istememizden dolayı biraz zorlandık. Malum heryer çamur :) Orayı geçen kişiler ise ardından gelenlere kilden yaptıkları "bereket tanrısı" heykelciklerini hediye ettiler. Devam ettik yolumuza. Süründük, eğildik, kaydık ve sonunda esas yere geldik. Burası bir bestenin çalınması ve söylenmesi en zor, en tiz yeriydi. Bir balçık kütlesi önünüzde uzanıyor, bazen omuz genişliğine kadar daralan bir alanda bazen de geniş bir alanda ama hep o vıcık vıcık balçığın içinden sürünerek ilerlemek zorundasınız. Tepeden tırnağa her yeriniz çamur oluyor. Batan kollarınızı ve bacaklarınızı hareket ettirmeye çalışırken harcadığınız enerji de yabana atılacak cinsten değil. Orayı binbir tiksinti ile geçtikten sonra mağara bir müddet daha devam ediyor. Ama çok da fazla devam etmiyor. Mağarayı aslında benim için en önemli kılan şey, girişinin son derece küçük ve dar olması ardından da içerisinin dışardan tahmin edilemeyecek şekilde büyüleyici oluşumları barındırmasıydı.

Etkinlikle ilgili düşünceler:
Etkinlikte hava şartları çalışmayı bir miktar zorlaştırdı. Kamp kurulurken ve ilk gün aralıklı olarak yağmur yağdı. Pazar sabahı hava günlük güneşlikti. Öğleden sonra ciddi sağnak yağış başladı. Bu yağışın akşam saatlerinde kesilmesi sayesinde kampı toplamak için fırsat bulabildik.

Etkinliğin MAD Bursa şubesinin kamplı etkinliği olarak başarılı geçtiğini düşünüyoruz. Ekip üyelerinin bir kısmının yeni tanışmasına karşılık iyi bir iletişim kuruldu. Kamp oldukca eğitici, ekibi kaynaştırıcı ve motivasyonu arttırıcı olarak tamamlandı.

Mutlaka giderilmesi gereken bazı küçük sorunlarda oldu. Örneğin her kamp öncesi olması gereken etkinlik toplantısı yapılsaydı, kamp mükemmele yakın seyredebilirdi.

Kamp alanı ve mağaraların kolay ulaşılabilirliği bu mağaraların değerini arttırıyor. Bu mağaralar ilk kez mağara sporuna başlayacak yeni üyelerimiz için çok uygun eğitim alanıdır.

 

Mustafa CANER

Oylandı
+1
1
Yorumlar
Yorum Ekle
Bilgilendirme
Yorum Ekleyebilmeniz için Sitemize Kayıt Olmanız Gerekmektedir.
YORUMLANAN
nureddin91
nureddin91
Merhaba, Fotoğraf galerisindeki fotoğraflar açılmıyor.
mangit
mangit
Kıymetli Hocam; Yıllar önce Kütahya-Emet ilçesinde
Tamer
Tamer
Tebikler ....
mtnylnz
mtnylnz
Ayva ini mağarasında fazlasıyla yarasa var.
Tamer
Tamer
bende düşünüyordum güzel bir dövme yaptırmayı... iyi denk
Tamer
Tamer
elimize sağlık :)
ETKİNLİK TAKVİMİ
«    Nisan 2024    »
PtSaÇaPrCuCtPz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930